Akif’in Baba Memleketinden Bir Hoş Sada

Son yüzyılımızın en önemli şahsiyetlerinden biri olan Mehmet Akif Ersoy’u önceki sene (2021) İstiklâl Marşı’mızın yazılışının 100. yılı vesilesiyle anmıştık. Bu sene ise doğumunun 150. yılı münasebetiyle anıyoruz.  Büyükleri doğru anlamak  kendimizi anlamanın, yaralarımızı onarmanın en emin yollarından biridir. Onların ahlak ve yaşama  tarzlarını,  okuyup alkışlamak yetmez , onlar gibi yaşamanın zorlu mücadelesini vermek gerekir.

 Âkif’in vefatından sonra birçok makale ve kitabın kaleme alındığı ve bu faaliyetin bugün de devam ettiği  bilinmektedir.[1]  Acaba onun vefatının, baba memleketi olan Balkanlarda otuzlu yılların zor şartlarında  bir yansıması oldu mu? sorusuna cevap arayanlar  özellikle Sofya ve Üsküp’te yayınlanan bazı metinlere ulaşabilecektir. Bunları temsilen Âkif gibi şâir ve müderris olan Üsküp’lü Fettah Efendi’nin (1910-1963) mısraları okunabilir:[2]

Mehmed Âkif Bey Öldü

Bir şâir-i mülhem idi Âkif, o büyük zât
Âkif gibi üstâd-ı beyân geldi mi, heyhât
Âdâb edebiyyât ile zıd addedilirken
Feyzinle bunun zıddını sen eyledin ispât
Şi‘r olmuş idi müşhir-i her fuhş u fezâhat
Şi‘rinde edeb buldu edepsiz edebiyyât
Bir münbit-i şer olmuş idi hâk-ı belâgat
Bir tohm-i edeb zerk ederek eyledin inbât
Türk şi‘rini, fen nazmını, âdâb-ı beyânı
Âkif’le beraber alıyor âlem-i emvât
Mefkûre-i İslâmı belâgatla kulûba
Telkîn edecek hâme bugün sustu mu heyhât
Şi‘r ile şuuru o barıştırdı yegâne
Âkif, o yüce şâir-i kahir, o büyük zât
Bir menkıbe-i fahr u rehâ fikr u hayâtın
Bir âbide-i şi‘r u şehâmet Safahât’ın
Ümitlere rûh, rûhlara ümit veriyordu
Coşkun kaleminden taşan ulvî nefehâtın
Hassâs yüreğin âlem-i İslâm’a mekarrdı
Bir cevhere-i rüşd u edepti kelimâtın
Âkif, seni takdîs edemez kavl u kalemler
Timsâl-ı ilâhîsi idin azm u sebâtın
Bîçârelerin derdine dermânını yazdın
Nûrun ile esrârını yırttın zülûmâtın
Şi‘rin elimizde, dilimizde, dilimizde
Ey şâir-i mâhir! nerede şanlı hayatın
Ey neyyir-i lâmi‘ batıverdin mi nihâyet
Lâkin ebedî sönmeyecektir leme‘âtın
Öksüz kalarak ağlayacak hâme-i irfân
Billâhi kıyâmet oluyor şi‘re memâtın
Tasvîr-i fecâyi‘de yegâne kalemindi
Tefhîm-i dekâikte sayılmaz hidemâtın
Tahkîk-i hakâikte sözün söz idi Âkif
A‘lây-ı meâlîde büyüktü hem memâtın
Teshîr-i kulûb etti senin sihr u beyânın
Şi‘rin ile sihrinle yayıldı hikemâtın
Bir mürdeyi ihyâ edecek mertebe kudret
Telkîn ediverdi o bülend-i rûh kelimâtın
Kudsiyyet-i agrâz ile ulviyyet-i elfâz
Mevlûd-i kemâlin idi şâhid nefehâtın
Bir defter-i îmân ve meâlî Safahat’ın;
Allah’ına ibrâz ediver, elde berâtın
Ey hârikalar mübdi’-i zî-kudreti şâir
Dilbeste-i şi‘rin oluyor cümle meşâir
Şi’rinle senin gûş u lisanlar mütezeyyin
Feyzinle zuhûr eyledi en şanlı mezâhir
Tasvîr-i menâzırda ne câzipti beyânın
Öldün, ebedî şimdi yetim kaldı menâzır
Ey rûh-i şebâb, ma‘şer-i âtî Safahâtı
Al kalbine tak, ondadır en tatlı mefâhir
Bir kenz-i edeb, bâg-ı behâ, mushaf-ı hikmet
Suhfunda defîndir nice kiymetli cevâhir
Ey murg-i hayâl ufk-i tehayyülde yorulma
Gelmez bu gibi âleme bir şâir-i mâhir
Âkif yüreğim savme‘a-i şi‘rine Âkif
Takdîs edecek nâmını ahfâd u evâhır
Kãnûn-i mübînindi senin Şer‘-i Muhammed
Teblîğine hâdimdi hep o şi‘r-i muhalled
Öldünse de, Âkif, ebedîsin, ebedîsin
Ahlâfın unutmaz seni, billâhi, müebbed
Eş‘ârın eder fikrini âlemlere iş‘âr
Âsârın olur sayt-ı cihangîrine ma‘bed
“Hassân” ile sen Cennet-i a‘lâ’da gezerken
Tahsîn ediyor şi‘rini her şi‘r-i mümecced
Bir şâir-i Peygamber idi Hazret-i Hassân
Peygamberimin Şer‘ine sen şi‘r-i mücerred
Şi‘rin ile bir şîr-i beyâbân-ı beyândın
Nârefte yolun yolcusu bir şâir-i ecled
Rabbım seni hem-bezm-i cemâl eylesin, âmîn!
Tavsîfine yetmez nice bin tane mücelled
Ta‘lîk edecek sînesine şi‘rini ahfâd
Her hâfıza hıfz eyleyecektir ile’l-âbâd
(30 Şevvâl 1355/13 Ocak 1937)

Büyük Şâir Mehmed Âkif

Âkif denilince koca bir heykel-i irfân
Bir âbide, güyâ ki oyulmuş kayalardan
Kalbinde kudurmuş gibi volkan
Rûhunda köpürmüş gibi tûfân
Her nâlesi bir sâikadır Arş-ı Hudâ’ya
Her âhı birer bârikadır arz u semâya
Seller gibi sahrâlara, dünyalara erzân
Volkan gibi bir âteş-i sûzân u fürûzân
Eyler koca bir âbide-i şi‘r ü şehâmet
Bir ümmete bir rehber-i irfân u hamâset
Heycân veriyor kalbe o üslûb-i selîsin
Rûhlarda kasırga yapıyor şi‘r-i nefîsin
Mûnisti bütün hislere, mâtemlere mûnis
Bir ma‘kes-i rennân idi üslûb-i enîsin
Taht-ı edebin yüksek idi şâhikalardan
İlhâmına fer almış idin bârikalardan
Kalbinse ateşlenmiş idi sâikalardan
Tab‘ın yaratılmıştı bütün hârikalardan
Hep fecr-i bahar, ebr-i seher, kavs-i kuzahlar
Elvânını sundu sana ey hâme-i sehhâr
Sen hilkatı hilkat gibi tasvîr ediyordun
Yetmez mi idi sanki ya o hilkat-ı Cebbâr
Sen hâme-i tasvîrini mehtâba batırdın
Nurlarla yazıp fıtratı şi‘rinde yatırdın
Her mâteme, her nâleye şehbâlini gerdin
Âlemleri sen meşher-i eş‘ârına serdin
Ma‘sûmların elhânını şi‘rinle duyurdun
Sen ağladın, efgânını dünyaya duyurdun
Mazlûmlara dil oldu o feryâd-ı mehîbin
Ruhlarda bütün çağladı sen her ne buyurdun
(7 Şubat 1956)


[1] İsmail Kara ve Fulya İbanoğlu, Akif’in vefatından hemen sonraki yıllarda  yayınlanan yazıları, haberleri bir araya getiren kitaplarının adı: Sessiz Yaşadım.İstanbul,2022.

[2] Fettah Efendi için bk. DİA, ilgili madde. Bu şiirler için ayrıca bk. 12-14 Ekim 2011 tarihinde İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde tertiplenen Mehmet Âkif sempozyumunda Süleyman Baki’nin sunduğu tebliğ. 1933-1944 yılları arasında Bulgaristan’da yayınlanan Medeniyet gazetesinde de Âkif ile ilgili şiirler, mersiyeler ve ayrıca Âkif’in bazı şiirleri yayınlanmıştır. 9-10 Haziran 2023 tarihinde vefatının 60. yılı vesilesiyle  uluslararası bir sempozyum yapılmıştır.

Paylaş

Bu Sayının Diğer Yazıları

AY VAKTİ DERGİSİ,  KASIM-ARALIK 2023/207. SAYI / Ay Vakti
Bocalamalar / Şeref Akbaba
Ötenazi / Ay Vakti
Olursa Sabah Her Şeye Rağmen / Yavuz Selim Yaylacı
Sarı / Bekletme beni  / Yasemin Kuloğlu
Tümünü Göster